4 Aralık 2015 Cuma

ÖZGECAN DAVASI BİTTİ!.. CANİLERİN, MUTLAKA İDAM EDİLMELERİ GEREKİRDİ

ÖZGECAN DAVASINDA KARAR ÇIKTI…
MERSİN'in Tarsus İlçesi'nde bindiği minibüste tecavüz girişiminde bulunulup, direnince öldürülüp cesedi yakılan, üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın katil zanlıları minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken ağırlaştırılmış müebbet ve 27 yıl, babası Necmettin Altındöken ağırlaştırılmış müebbet, arkadaşı Fatih Gökçe ise ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bir kadın üyenin de bulunduğu mahkeme heyeti cezalarda hiç bir indirim uygulamadı ve karar salonda alkışlandı. Ailenin avukatları "kararı değerli buluyoruz" derken, 'tarihi' olarak nitelenen karar Özgecan'ın anne-babasının evlilik yıldönümüne denk geldi.
MUTLAKA İDAM EDİLMELERİ GEREKİRDİ
Özgecan Aslan'ın katil zanlısı 26 yaşındaki Ahmet Suphi Altındöken'in 'Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs ve cinsel saikle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma;,  50 yaşındaki Necmittin Altındöken ile 20 yaşındaki Fatih Gökçe'nin ise 'Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme' suçlarından ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılandıkları davanın 3'üncü duruşması saat 09.00'da başladı.
KADINLAR ÖZGECAN İÇİN TOPLANDI
Davanın ilk duruşmasında olduğu gibi bu duruşmada da Tarsus Adliyesi, Özgecan davasının duruşması için kapatıldı. Bu davadan başka hiçbir duruşmanın görülmediği adliyede polis geniş güvenlik önlemi aldı. Adliyenin önündeki yol trafiğe kapatılırken, çevresinde polise ait 1 TOMA ve 1 zırhlı araç ile Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin 2 itfaiye aracı hazır bekletildi.
İçeride dava devam ederken, dışarıda çeşitli kadın örgütlerinden yaklaşık 300 kişi taşıdıkları dövizler, attıkları sloganlarla kadına yönelik şiddete tepki gösterdiler. Davanın ilk duruşmasında 'iktidara yakın oldukları' iddiasıyla diğer kadın örgütleri tarafından tepki gören Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), bu duruşma kalabalık gruptan ayrı durdu.
HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın da aralarında bulunduğu kadınlar, 'İyi, hal, tahrik indirimlerine hayır pankartı' açarken, 'Kadınlara adalet, katillere ağırlaştırılmış müebbet', 'Erkeksen öfkeni yen' yazılı dövizler taşıdı. Burada birer açıklama yapan Meral Danış Beştaş, Akdeniz Belediyesi Başkan Yardımcısı HDP'li Yüksel Mutlu ile KADEM adına açıklama yapan Betül Yılmaz, kadına şiddete son verilmesini ve kadınları öldüren erkeklere 'iyi hali' ve 'tahrik' gibi çeşitli nedenlerle ceza indirimi uygulanmamasını istedi.
CANİLER (SANIKLAR) JANDARMA KORDONUNDA
İlk duruşmada Ahmet Suphi Altındöken'in "Fatih arabadan inerken kemerini sıkıp fermuarını çekti. Cinsel bir şey yaptı mı yapmadı mı bilmiyorum ama yeltendiğini biliyorum" diye savunma yapmasının ardından Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan ek iddianame ile 'Nitelikli cinsel saldırı' suçundan da yargılanmaya başlanan Fatih Gökçe ile birlikte Suphi Altındöken ve Necmittin Altındöken, bu duruşma mahkeme salonuna getirildi. Sanıkların bulunduğu bölümün arkasına jandarma kordonu oluşturuldu. Aileden Özgecan'ın amcası Yaşasın Aslan'ın katıldığı duruşmada aile ve sanık avukatları ile Adana, Mersin, Ankara, Gaziantep, Samsun, İstanbul, Muğla, Antalya ve Kırklareli Barosu'ndan avukatlar yer aldı. Duruşmada, Ahmet Suphi Altındöken'den boşanan eşi Neslihan'ın avukatı Ebru Çatıkkaş, davaya müdahil olmak istedi. Aile avukatları ise Çatıkkaş'ın sanığın eski eşinin avukatı olduğunu belirterek itiraz etti ve mahkeme heyeti itirazı kabul etti.
MAHKEME SAVCISI: İNDİRİM YAPILMASIN…
Duruşmada mahkeme savcısı Mehmet Dilan, geçen duruşmada verdiği mütalaasını tekrar ederek sanıklardan Ahmet Suphi Altındöken'in 'Nitelikli adam öldürme, cinsel amaçlı alıkoyma, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs suçlarından', arkadaşı Fatih Gökçe'nin 'Nitelikli adam öldürme ve nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs' suçlarından, babası Necmittin Altındöken'in 'Nitelikli adam öldürmeye iştirak' suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ile cezalandırılmalarını, iyi hal indirimi uygulanmadan cezaların en üst sınırdan verilmesini talep etti. Daha sonra söz alan aile avukatlarından Sevim Küçük ise her 3 sanığın da ortak karar alarak ortak hakimiyet kurup Özgecan Aslan'ı birlikte öldürdüklerinin sanıkların anlatım ve dosya kapsamından anlaşıldığını, bu nedenle de cezanın en üst sınırdan verilmesini talep etti. Avukat Küçük, genç kızın genital bölgesinin tamamen yakıldığını, bu bölgenin bilerek yakıldığını ve bunun cinsel saldırıyı gizlemek için yaptıklarını kaydederek Fatih Gökçe'nin nitelik cinsel saldırı suçundan cezalandırılmasını istedi.
HİÇBİR İNDİRİM YAPILMADI
Kısa bir ara veren mahkeme heyeti, salona gelip kararı açıkladı. Mahkeme heyeti, her 3 sanığı da 'Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mahkeme heyeti ayrıca katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken'i  'bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs ve cinsel saikle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçundan 27 yıl, Fatih Gökçe'yi ise aynı gerekçe ile 24 yıl hapis cezasına çarptırdı. Heyet, sanıkların cezalarında indirim uygulamadı, karar avukatlar tarafından alkışlandı.
JANDARMANIN DİKKATİ SAYAESİNDE YAKALANDILAR
Mersin'in Tarsus İlçesi'ndeki Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde okuyan Özgecan Aslan, 11 Şubat 2015'te okuldan çıktıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamadı. Bunun üzerine aile, polise kayıp başvurusunda bulundu. Özgecan ailesi ve  polis tarafından her yer de aranırken, Tarsus-Mersin-Adana arasında yolcu taşıyan 33 B 8756 plakalı minibüsün sürücüsü Ahmet Suphi Altındöken jandarma kontrol noktasında durarak otobana nasıl çıkacağını sordu. Askerler, minibüsün tarif ettikleri yol yerine ormanlık alana doğru gittiğini fark edince şüphelenip yol kenarında durdurarak arama yaptı.
Sürücünün babası Necmittin Altındöken ile Fatih Gökçe'nin de bulunduğu minibüste kan izine rastlandı. Ahmet Suphi Altındöken, kanın müşteri olarak minibüste kavga eden 2 yolcuya ait olduğunu söyledi. Gözaltına alınan 3 kişi, işlemlerinin arından serbest bırakıldı.
Jandarma, Özgecan Aslan'ın kayıp bilgisi üzerine minibüsü 12 Şubat'ta içinde Necmittin Altındöken ve Fatih Gökçe ile birlikte ele geçirildi. Minibüste detaylı arama yapan ekipler bir şapka buldu. Şapkanın gösterildiği Mehmet Aslan'ın 'Kızıma ait' demesi üzerine sorgulanan Necmittin Altındöken ve Fatih Gökçe, genç kızı bıçaklayarak öldürdüklerini, cesedini benzin dökerek yaktıklarını, ardından da Çamalan Köyü Alman Mezarlığı yakınındaki Cin Deresi yatağına attıklarını itiraf etti. Bir süre sonra Ahmet Suphi Altındöken de jandarma tarafından yakalandı. 13 Şubat sabahı şüphelilerin gösterdiği yerde genç kızın yanmış cesedi bulundu.
ÖZGECAN HAYATTAYKEN 2 ELİNİ KESMİŞ
Sorgusunda suçunu itiraf eden Suphi Altındöken, cinayeti en ince detayına kadar soğukkanlılıkla anlatarak, "Otobüste bulunan bıçağı sol kapı gözünden alıp boğazına, boynunun şah damarına doğru soktum. O panikle bir iki defa daha boğazına soktum çıkardım. Araçtan inip Fatih'e boğazını kestiğimi söyledim. Bu sırada bayandan harıltılı bir şekilde nefes alıp verme sesi ve öksürük sesi geliyordu. Fatih bu sesi duyunca 'Oğlum madem yaptın yüzünü cırmalamış, kızın tırnaklarına kimliğini bırakmış gibisin' dedi. 'Ne yapayım?' diye sordum o da bana 'Ellerini kes' dedi. Bu sırada Fatih aracının ön tamponuna koyduğum bıçağı alıp bana verdi ben de o panikle araca girdim. Bu sırada bayandan hala harıltılı bir ses geliyordu ve yaşıyordu. Bayanın iki elini de bileklerinden kestim" diye ifade verdi. Özgecan'ın amcası Yaşasın Aslan karar sonrası yaptığı açıklamada, "Bu karar en ağır ceza ama bizim yine vicdanımız rahat değil. Bugünden sonra sevgi ve barış istiyorsak bilgiye ve saygıya önem vermeliyiz. Çok geç kalmadan kayıtısz şartısz sevgi içinde kalmak dileğiyle avukatlarımıza devlet büyüklerimize halkımıza ailem adına sonsuz teşekkürler sunuyorum." dedi.
BU CEZA ÖRNEK OLSUN; 
İDAM CEZASI GERİ GELSİN VE (EN AZINDAN) BUNDAN BÖYLE "BU KARAR" EMSAL TEŞKİL ETSİN..
Kararın açıklanmasının ardından Özgecan Aslan ailesinin avukatı Efkan Bolaç şöyle konuştu:
"Neredeyse 40 yılın üzerinde bir süre içeride kalacaklar gibi görünüyor. İstediğimiz gibi bir karar çıktı. Kamuoyunun baskısı, örnek olacak bir karar olması isteği bu sonucu getirdi. Dosyada son söz söylenirken amcası bir şey söylemişti 'Bir ceza istiyorum' diye. Bu ceza bundan sonraki bütün kadın cinayetlerinde örnek olur diye düşünüyoruz. İndirimsiz, 'çok seviyordu ağır tahrik altındaydı' gibi örneklemelerin olmayacağı bir süreç olsun istiyoruz. Umarız bundan sonra bu karar bütün ülkede emsal teşkil eder.

3 Kasım 2015 Salı

KAMU YARARINA BİR PROJE: "Madde Kullanım Riski ve Madde Bağımlılığından Korunma" Konusunda Eğitim Faaliyetleri

KAMU YARARINA BİR EĞİTİM, ÖĞRETİM, "İNSANİ KORUMA VE KURTARMA" PROJESİ:
Türk Kadınlar Konseyi Ankara Şube Başkanlığı olarak: “Madde Kullanım Riski ve Madde Bağımlılığından Korunma” Konulu Uygulamalı Eğitime Katıldıktan Sonra; Aynı Konuda Eğitim, Öğretim ve Uygulama Faaliyetlerine Başlama Kararı Aldık ve Bu Amaçla Dernek Olarak Bir Uygulama Projesi Hazırladık.
HALK EĞİTİMİ VE İNSANİ KORUMA AMAÇLI BİR PROJE
Türk Kadınlar Konseyi Ankara Şubesi Başkanı Zeren ÜNAL ve Yönetim Kurulu Üyelerinin “Madde Kullanım Riski ve Madde Bağımlılığından Korunma” Konusunda Eğitim Seferberliği Başlatma Kararı ve Kararlılığı.
Türk Kadınlar Konseyi Derneği Ankara Şubesi Başkanı Zeren ÜNAL; 13 Ocak 2015 tarihinde Ankara Valiliğinin daveti ile Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Hazırlıp düzenlenen "UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE EĞİTİMİ" Toplantısına katıldı. Türk Kadınlar Konseyi Birinci Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Şube Başkanı Zeren ÜNAL, özellikle davet edildiği bu eğitim toplantısında; Diğer Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Başkanları ile hazır bulundu ve bu eğitim toplantısı iki gün sürdü. Ankara Valiliği ile Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından müştereken düzenlenen toplantının Atölye çalışmalarında;  Devletin Eğitim Kurumlarına kadar uzanan bu illet (Uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığı) ile Okullarımızda nasıl mücadele edileceği uygulamalı olarak (Atölye Çalışmalarında) öğrenildi. Söz konusu Eğitim ve uygulama çalışmasından sonra toplanan ve bir durum değerlendirmesi yapan “Türk Kadınlar Konseyi Derneği Ankara Şubesi Yönetim Kurulu” Çeşitli derece ve düzey Okullarda bu eğitim-öğretim ve uygulama çalışmalarının Derneğimizce yapılması çalışmalarını başlatmaya karar verdi.
Bu eğitim faaliyeti ve projeden amaç: Başta Öğrenciler ve öğrenci velilerini "bir Avukat, bir Psikolog, bir Doktor ve bir’de Narkotik Komiseri"nden oluşan yeterli, yetkin ve yetkili bir kadro tarafından eğitilmeleri ve bilgilendirilmelerini sağlamak suretiyle: Toplumsal barış, sağlık, huzur, güvenlik ve istikrar konularında kamuya katkıda bulunmaktır.  

16 Şubat 2015 Pazartesi

ŞİDDETLE KINIYOR VE CANİLERİN EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMALARINI İSTİYORUZ.

GÖZYAŞLARI SEL OLDU
Mersin'de öldürülen Özgecan Arslan için okuduğu Çağ Üniversitesi'nde anma etkinliği düzenlendi
Çağ Üniversitesi psikoloji bölümü ve farklı fakültelerdeki arkadaşları, Özgecan Aslan'ın en son ders gördüğü sınıfta toplandı.
Arkadaşları, son olarak İngilizce dersi aldıkları sınıftaki sıraya Aslan'ın fotoğrafını koydu, öğrenciler ve bazı öğretim üyeleri karanfil bıraktı. Arkadaşları, Aslan için sınıfa bırakılan taziye defterine duygularını yazdı. Sınıfta, zaman zaman "Yasta değiliz, isyandayız", "Özge için adalet için" şeklinde slogan atıldı.
Aslan'a üniversitede en son gördüğü İngilizce dersine giren öğretim görevlisi İrina Mart, AA muhabirine, olaydan üzüntü duyduğunu söyledi.
Kadına şiddetin her ülkede görülebildiğini ifade eden Mart, şöyle konuştu.
"Bu sadece Türkiye'de olmuyor, her yerde yaşanabiliyor. ABD'de, Ukrayna'da... Kadına karşı şiddet her yerde var. Bununla ilgili bir şeyler yapmak lazım. Burada 20 kişilik çok güzel bir öğrenci gurubu vardı. 18'i kız, 2'si erkekti. Kızlar birbiriyle çok güzel anlaşıyordu. Ders, neşeli ve güzel olsun diye ben sürekli şaka yapmaya çalışıyordum. Özgecan, sakin şekilde oturup, dersi dinlerdi. Çok saygılı ve güzel biriydi."
SUÇLULARIN EN AĞIR CEZAYI ALMALARINI İSTİYORUZ
Aslan'ın arkadaşlarından İlkim Esendemir de Özgecan'ı "melek gibi" diye tanımladı. Aslan'ın hiç kimseyle polemiği olmadığını vurgulayan Esendemir, "Kimseye zararı yoktu. Sınıf olarak da ülke olarak da tek isteğimiz, suçluların hapse kapatılmaması, en ağır cezayı almaları. Kimse bu acıyı bir daha yaşamasın, sadece yakınları değil, herkes korkuyor" diye konuştu.
Ayçin Göze de herkesin buraya bir amacı olduğu için geldiğini belirterek, "Bir hayalimiz ve idealimiz vardı. Tabi ki onun da vardı. Özgecan'ın hayallerini elinden alanların en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Beyza Çaylı da arkadaşının psikolog olmak istediğini dile getirerek, "Adını duyuracağını söylerdi, duyurdu ama kötü duyuldu. Adı duyulmasaydı keşke. Suçluların en ağır cezayı almasını istiyoruz. Bizim canımız yandı, başkalarının yanmasın" şeklinde konuştu.
Suay Özeroğlu da Aslan'ın sessiz, sakin biri olduğunu aktararak, "Kimseye zararı olmazdı. Hep gülerdi, onun üzgün olduğunu hiç görmedik. Üzgün olsa da dışarı yansıtmazdı. Bu işin arkasını bırakmayacağız" dedi.
İsmi laboratuvara verilecek
Çağ Üniversitesi, Tarsus ilçesinde öldürülen psikoloji bölümü öğrencileriÖzgecan Aslan'ın adını, üniversitelerinde yeni kurulan psikoloji laboratuvarına verecek.
Üniversitenin internet sitesinde yer alan "Özgecan'ı Ölümsüzleştiriyoruz" başlığı altındaki açıklamada, Aslan'a yapılan "hunharca" saldırının kınandığı belirtildi.
Özgecan Aslan'ı kaybetmenin derin üzüntüsünün yaşandığı bildirilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Kadına şiddet gibi insanlık dışı olayların sosyal ve psikolojik temelleri ivedilikle tespit edilmelidir. Bu bağlamda üniversitemizin senatosu olarak yeni kurduğumuz psikoloji laboratuvarına 'Özgecan Aslan Psikoloji Laboratuvarı' adını vereceğiz. Böylelikle, onun mesleğine dair hayallerinin yaşatılması ve isminin ölümsüzleştirilmesi kararı alınmıştır. Toplumsal travmaya yol açan bu elim olayın bir daha tekrarlanmaması için bilimin ışığında, saygıya ve sevgiye dayalı adil bir toplum yaratılması için kurumlar ve kişiler, üzerilerine düşen görevi yapmalıdır. Bu vahşeti yaşatan suçluların en ağır cezalarla yargılanacaklarına dair adalete güvenimiz tamdır. Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi olarak davaya müdahil olacak ve sonuna kadar takipçisi olacağız. Öğrencimize Allah'tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve milletimize başsağlığı dileriz."
REKTÖR BEDESTENCİ'NİN MESAJI
Çağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çetin Bedestenci de yayımladığı mesajda, derin üzüntü içerisinde olduklarını kaydetti.
Türkiye'de kadına uygulanan şiddetin arttığını belirten Bedestenci, "Bu elim olayı şiddetle kınıyor, hiçbir hafifletici gerekçesi olmayan bu vahşeti işleyen gözü dönmüş suçluların en ağır cezalar ile yargılanacağı ve hüküm giyeceği konusunda adalete güveniyorum. Kadına yönelik şiddet vakalarının ivedilikle önüne geçilmesi için acil önlemler alınması gerektiğine inanıyorum. Hepimizin başı sağolsun" ifadelerini kullandı.
İÇİŞLERİ BAKANI ALA'DAN BAŞSAĞLIĞI TELEFONU
Bu arada, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Mersin'de öldürülen üniversite öğrencisiÖzgecan Aslan'ın ailesine başsağlığı diledi.
Bakan Ala, Özgecan Aslan'ın babası Mehmet Aslan'ı telefonla arayarak, acılı aileye başsağlığı dileklerini iletti.
ADLİYE ÇALIŞANLARINDAN PROTESTO
İstanbul'da bir grup adliye çalışanı, üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Anadolu Adalet Sarayı C Blok girişinde toplanan grup üyeleri, "Özgecan için isyandayız" şeklinde slogan atarak, "Yasta değil isyandayız. Özgecan'ın hesabını soracağız" yazılı pankart açtı.
Grup adına açıklama yapan Büro Emekçileri Sendikası iş yeri temsilcisi Derya Seçer, bu ülkede kadınların erkeklerin şiddetine direndiği, boşanmak istediği, yemeğin tuzunu fazla kaçırdığı, bir erkeğin teklifini reddettiği gibi sebeplerle tecavüze uğrayıp öldürülebildiğini söyledi.
Seçer, tecavüz ve cinayet suçunun izahı ve hafifletici sebebi olamayacağını belirterek, "Taammüden işlenmemiş bir versiyonu olamaz. Kaza ile işlenmiş versiyonu olamaz. Yüzde yüz bilinçlidir, taammüdendir. Bu eyleme izahat getirme yolunda en ufak çaba, doğrudan kurbana yönelik suçlamadır. Kadının giyimi, yürüyüşü, saat kaçta nerede bulunduğu, şusu busu hiçbir şeyin izahı olamaz" dedi.
Yargıçlar Sendikası üyesi Anadolu 14. Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi Sevgi Övüç de öncelikle bir kadın ve anne olarak Özgecan'a Allah'tan rahmet, ailesine de başsağlığı dilediğini ifade etti. 
Bu ülkede artık kadının insan olma niteliğini kaybetmeye başladığını söyleyen Övüç, "Kadın ikinci planda, ikinci tür insan değil, insan olarak bile kabul edilmemeye başladı" diye konuştu.
Övüç, Atatürk'ün, "Ey Türk kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlarda, göklerde yükselmeye layıksın' sözünü hatırlatarak, kadına şiddet konusunun abartıldığını düşünen zihniyeti eleştirdi.
Yakalarına Özgecan Aslan'ın fotoğraflarını takan gruptakiler, bir süre alkış tuttuktan sonra dağıldı.
Ulaştırma Çalışanları Memur Sendikası (Ulaştırma Memur-Sen) üyelerinin de aralarında bulunduğu  grup,  Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Atatürk Havalimanı'ndaki Devlet Hava Meydanları İşletmesi önünde toplanan gruptakiler, "Özgecan'ımız Yandı" yazılı pankart açarak, kadın cinayetlerinin durdurulması için çeşitli sloganlar attı.
SİYAH GİYİNMEYE DESTEK
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto amacıyla dün sosyal medya üzerinden yapılan "Özgecan için siyah giyin" çağrısına İstanbullular yoğun destek verdi. 
Özellikle üniversite ve lise öğrencilerinin katıldığı eyleme, kadınlar kadar erkeklerin de destek verdiği görüldü.
Eylem kapsamında İstanbul'daki birçok üniversitede, karanfiller ve mumlar eşliğinde Özgecan'ı anma töreni düzenlendi.
İstanbul Üniversitesi'ndeki eylemde konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcisi Özge Doğan, yıllardır kadın cinayetlerine karşı mücadele verdiklerini dile getirerek, "Çok genç bir kadın, vahşice öldürüldü. Onun güzel yüzünü bayrağımız gibi sahiplendik. 8 Mart'a giderken başka Özgecanlar olmasın diye, üniversiteli kadınlar olarak Özgecan'ı sahiplendik. Onun güzel yüzünü bayrağımız gibi taşıyacağız" diye konuştu. 
BELEDİYELER DE EYLEME DETEK VERDİ
Siyah giyinme eylemine katılan Maltepe Belediyesi çalışanları, cinayeti protesto etti. Belediye çalışanları, "Gönüller içinde ışıksın, ışıklar içinde uyu Özgecan" yazılı fotoğrafları yakalarına taktı.
Beşiktaş Belediye binası önünde de siyah giyinenlerin katıldığı bir sessiz çığlık eylemi gerçekleştirildi. Eyleme katılanlar ayrıca yakalarına mor kurdele taktı.
KAMDIN AVUKATLARDAN TEPKİ
Özgecan Aslan'ın öldürülmesi, Bursa'da çoğunluğu kadın avukatlardan oluşan grup tarafından protesto edildi.
Bursa Adliyesi önünde toplanan grup adına basın açıklaması yapan Bursa Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Nevin Canbaz, Mersin'de hunharca katledilen Özgecan'ın tek suçunun kadın olmak olduğunu söyledi.
Kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin sebep ve sonuçlarını yıllardır defalarca dile getirdiklerini belirten Canbaz, "Devletimiz çağdaş bir sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmeli, bu konuda gerekli olan hassasiyeti göstererek eğitim çalışmaları ve yasal düzenlemeleri yapmalıdır" diye konuştu.
Baro Başkanı Ekrem Demiröz de cinayeti lanetlediklerini belirterek "Kadını yok sayan, onu yok etmeyi kendine hak sayan bir zihniyetin ürünü bu olay.  Buna karşı toplumsal olarak mücadele öngörüyoruz. Sadece polisiye tedbirlerle, cezalarla  çözülebilecek bir şey değil. Öncelikle ailelere büyük görevler düşüyor.
Çocuklarına insanlaşmayı, kadına insan olarak bakmayı ve bu tür eylemlerin nasıl bir insanlık dışı bir eylem olduğu anlatılmalıdır" ifadesini kullandı.
DAVAYA MÜDAHİL OLACAKLAR
Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonu üyeleri de Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Komisyon Başkanı avukat Pınar Çelik Arpacı, Eskişehir Adalet Sarayı binası önünde yaptığı açıklamada, kendilerinin artık ölen kız kardeşlerinin arkasından ağlamak istemediklerini belirterek, kadını erkeğe eşit tutmayanların, kadınları erkeklere tabi tutanların bu cinayetin azmettiricileri olduğunu söyledi.
Öldürülen, şiddete uğrayan kadınların giydiği elbise rengini, yaptığı makyajı, geç saatte dışarıda olmasını ölçü alan tahrik indirimi uygulamasına son verilmesi gerektiğini ifade eden Arpacı, Özgecan Aslan'ın tüm dava süreçlerinde davaya müdahil olarak sanıkların en ağır şekilde cezalandırılması için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını kaydetti.
Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonu üyeleri açıklamanın ardından, sosyal paylaşım sitesinde paylaştığı mesaj nedeniyle şarkıcı Nihat Doğan hakkında, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu.
SİYAH KIYAFETLERLE PROTESTO
Çanakkale Belediyesi personeli, Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar, siyah kıyafetler giyip belediye binası önünde toplanan çalışanlar adına yaptığı açıklamada, "1 kadın müsteşarı olan, 81 ilin sadece 1 kadın valisinin bulunduğu, 81 ilin sadece 2 milli eğitim müdürünün kadın olduğu bir ülkede, kadına, insana saygılı Çanakkale Belediyesinde çalışmanın buruk gururuyla çığlıklarının duyulmasını istediklerini" söyledi. 
"İdam, hadım gibi ilkel, çağ dışı hamaset söylemleri değil, adalet istediklerini" aktaran Ünüvar, "Bilinmelidir ki hiçbir ceza öfke ve acımızı dindiremez. Biz ancak bir daha Özgecanların olmayacağını garanti altına aldığımızda rahat nefes alacağız. Bununla beraber, elbette gideni geri getirmese de geri kalanların bir nebze rahatlaması için, annelerin çocuklarını korkusuzca okula gönderebilmesi için adaleti, evrensel adaleti istiyoruz" dedi.
Ünüvar, adaletin olan olduktan sonra değil, olmadan önce sağlanması gerektiğini belirtti.
Protestoya, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan da katıldı.
ORDU
Ordu'da da adliye binası bahçesinde toplanan Ordu Barosu avukatları burada basın açıklaması yaparak Özgecan Aslan'ın öldürülmesine tepki gösterdi. 
Grup adına açıklama yapan Avukat Ezgi Yücesoy, Özgecan Aslan'ın tek suçunun kadın ve insanca yaşamak olduğunu söyledi. 
Kadına şiddete karşı, kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Yücesoy, yaşanan olayların kabul edilemez olduğuna işaret etti. 
ANTALYA
Antalya Barosu Kadın Hakları Kurulu üyeleri, Mersin'in Tarsus ilçesinde üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Erkek avukatların da destek verdiği protestoda, avukatlar basın açıklamasının ardından cübbelerini adliye önüne bıraktı.
ÖĞRENCİLERDEN PROTESTO
Tekirdağ'da bir grup lise öğrenci, Özgecan Aslan'ın öldürülmesine tepki gösterdi.
Tuğlalı Park'ta toplanan öğrenciler, ellerinde dövizlerle Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Özge Altuntaş, gruptakiler adına yaptığı açıklamada, kadına yönelik şiddetle ilgili en tehlikeli olgunun, toplumun yanlış algısı olduğunu söyledi.
Türkiye'de her gün kadınların tacize ve tecavüze uğradığını ancak bunların çok az kısmının açığa çıktığını belirten Altuntaş, "Belki binlerce, on binlercesi ise toplumsal baskı ve böyle vakalarda kadını suçlu gösteren erkek egemen zihniyet dolayısıyla gizli kalıyor, üzeri örtülüyor" diye konuştu.
Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, Süleymanpaşa Belediye Başkan Yardımcısı Gülferah Güral, eski Çevre Bakanı Feyzi Aytekin ile vatandaşlar da gruba destek verdi.
Muş Kadın Çatısı Derneği üyeleri, üniversitesi öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Belediye Meydanı'nda bir araya gelen dernek üyeleri, ellerindeki pankartlar sloganlar attı.
Dernek başkanı Nurcan Çetinbaş, yaptığı açıklamada, "Tecavüzün faillerini erkekten ve erkek egemenliğinden soyutlayarak olaya bakamayız. Sokakta, dolmuşta özellikle de hava karardığında tek başına kalmanın tedirginliğini yaşamamış tek bir kadın dahi yok" dedi.
Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) Başkanı Seda Kaya, yaptığı yazılı açıklamada, kadına ve çocuklara şiddet uygulayana hürriyeti bağlayıcı, tecavüz ve benzeri cinsel suçlara da cinsel yaşamı kısıtlayıcı cezaların verileceği bir yasa beklentisi içinde olduklarını bildirdi.
ÇIPLAK AYAKLA PROTESTO
Erzurum'da, üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto eden kadın, soğuk havada çıplak ayakla eylem yaptı.
Özgecan Aslan'ı rüyasında gördüğünü belirten Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Meclis Üyesi Firdes Korkmaz Akova (49), Havuzbaşı Meydanı'na geldi.
Hava sıcaklığının sıfırın altında 13 derece olarak ölçüldüğü kentte, ayakkabılarını ve çoraplarını çıkaran Akova, beton zeminde bir süre bekledikten sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, Özgecan'ın da mezarında ayaklarının ve bütün bedeninin soğuğu hissettiğini, onun gibi soğuğu hissetmek için böyle bir eylem yaptığını söyledi.
CEZA İNDİRİMİ UYGULANMASIN
Gaziantep Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Günay Kaplan, "Toplumun en savunmasız kesimi olan kadın ve çocukların yaşam hakkına yönelen suçlarda ceza indirimi uygulanmamasını istiyoruz" dedi.
Kadın Komisyon Başkanı Kaplan, adliye binasındaki baro salonunda yaptığı açıklamada, kadın cinayetlerinde ve kadına yönelik şiddet olaylarında artış yaşandığını savundu.
Kadın ve şiddet konuları üzerinden yürütülen politikaların yanlış olduğunu öne süren Kaplan, kadınların güven içinde yaşamak istediğini ifade etti.
Bunun için devletin çağdaş bir sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmesi gerektiğine işaret eden Kaplan "Bu konuda gerekli olan hassasiyeti göstererek, eğitim çalışmaları ve yasal düzenlemeler yapmalıdır" diye konuştu.
ADANA
Adana Barosu da üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Adliye binası önünde toplanan avukatlar adına konuşan Adana Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Ebru Çatıkkaş, Türkiye'de geçen yılın ilk 11 ayında 270, bu yıl ocakta 27 kadının öldürüldüğünü, 7 kadına tecavüz edildiğini söyledi.
Kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetin temelinde, kadını ötekileştiren, ataerkil erkek egemen toplum anlayışının yattığını belirten Çatıkkaş, bu değişmediği sürece saldırıların son bulmayacağını kaydetti.
SAMSUN
Ondokuz Mayıs üniversitesi'nde (OMÜ) toplanan bir grup öğrenci, Mersin'in Tarsus ilçesinde üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Kurupelit Yerleşkesi'ndeki Yaşam Merkezi'nde bir araya gelen ve kendilerine "Üniversiteli Kadınlar Platformu" adını veren bir grup, Aslan'ın öldürülmesini protesto eden dövizler taşıyıp sloganlar atarak Eğitim Fakültesi önüne kadar yürüdü.
Burada grup adına açıklama yapan Şeyma Özberk, kadınların her yerde şiddete maruz kaldığını belirterek, şunları kaydetti:
"Kimi zaman baba, kimi zaman sevgili, kimi zaman ağabey, koca, sokaktaki herhangi bir erkek. Yani düşman sokakta, evde yatağımızda. Katillerimiz Tarsus - Mersin arasında bir dolmuş seferinde çıktı kız kardeşimiz Özgecan'ın karşısına. Özgecan 20 yaşında bir üniversite öğrencisi. Özgecan, kız kardeşlerinin omuzlarında uğurlandı. Şimdi Özgecan'ın kız kardeşleri katillerden hesap sormak için sokak başlarını tutuyor, adını haykırıyor."
Basın açıklamasının ardından bir süre slogan atan gruptakiler, daha sonra dağıldı.
TARSUS ADLİYESİ ÖNÜNDE TARTIŞMA YAŞANDI
Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto için Tarsus Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldığı sırada bazı avukatlar arasında Mersin Barosunun zanlılara avukat tayin etmesi nedeniyle tartışma yaşandı.
DOLMUŞLAR SİYAH KURDELE ASTI
Diyarbakır'da dolmuşlara öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın fotoğrafı asılarak araçların ayna ve kapı kollarına siyah kurdele bağlandı.
Diyarbakır Barosu ve bazı sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle Dağkapı Meydanı'ndaki dolmuş durağında basın açıklaması yapan bir grup kadın, ellerinde dövizlerle Özgecan'ın öldürülmesini protesto etti.
Grup adına açıklama yapan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü Serap Erkuş, "Talihsizliğimiz odur ki, erki temsil eden kimi yetkili ve etkililer kadına dair zavallıca açıklamalar yaparak, zaten konforlu sayılmayan toplumsal varlığımızı daha da kötü bir noktaya doğru itmişlerdir. Bu garip söylemler artarak sürerken kadının konumunda olumlu yönde gelişmeler olacağını beklemek iyimserlikten ziyade saflık olur. Kadını erkeğe bağımlı hale getiren cinsiyetçi politikalar ve eril yasalar sonucu, kadın kıyımları hızla  artmıştır. Buna bağlı olarak faillere yargılama sonucunda uygulanan indirimlere bakıldığında verilen cezaların ne kadar yetersiz kaldığı görülmektedir" diye konuştu.
Açıklamanın ardından kadınlar, güzergahta sefer yapan dolmuş şoförlerine üzerinde "Tecavüz insanlık suçudur, Özgecan'ın katline sessiz kalma" yazılı Özgecan'ın fotoğrafı ile siyah kurdele dağıttı.
Şoförler, fotoğrafları araçlarının camlarına yapıştırarak, kurdeleleri ayna ve kapı kollarına bağladı.
KASTAMONU'DA OTURMA EYLEMİ
Özgecan Aslan'ın öldürülmesi, Kastamonu'da protesto edildi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) öncülüğünde Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk ve Şehit Şerife Bacı anıtının önünde toplanan grup, slogan atarak oturma eylemi yaptı.
KESK Kastamonu Kadın Platformu Başkanı Sibel Kibar, grup adına yaptığı açıklamada, 3 gündür kayıp olan 20 yaşındaki Özgecan’ın yakılmış cesedinin bulunduğu haberinin kadına yönelik şiddetin korkunç boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdiğini söyledi.
KONYA'DA PROTESTO
Karaman ve Konya'nın Ereğli ilçesinde Karaman Atatürk Parkı'nda toplanan çoğunluğunu kadınların oluşturduğu grup, "Özgecan'a uzanan eller kırılsın,", "Kadına uzanan eller kırılsın" ve "Kadına şiddete hayır" şeklinde sloganlar attı.
Grup adına konuşan CHP İl Kadın Kolları Başkanı Meral Ünal, son yıllarda Türkiye'de kadına şiddet olaylarının arttığını ileri sürdü.
VAN
Van Kadın Derneği (VAKAD), Yaşam Kadın Çevre, Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP) ile Van Kadın Sanatçılar Derneği üyelerinden oluşan kalabalık,Özgecan Aslan'ın öldürülmesini Beşyol Meydanı'nda Kürtçe ağıtlarla protesto etti.
MİNİBÜS ŞOFÖRLERİNDEN PROTESTO
Edirne'de minibüs şoförleri, Özgecan Aslan'ın öldürülmesini, araçlarına astıkları afişlerle protesto etti.
Minibüslerin camlarına yapıştırılan afişlerde, Özgecan Aslan'ın resmi ve "Özgecan Aslan, seni unutmayacağız, unutturmayacağız" yazısı yer alıyor.
Edirne Toplu Ulaşım Sistemi Başkanı Hakan Giyik, gazetecilere yaptığı açıklamada, üniversite öğrencisi Aslan'ın vahşice öldürülmesinin herkes kadar kendilerini de üzdüğünü söyledi.
"Cinayeti işleyenin bir minibüs şoförü oluşu, bizleri tam anlamıyla kahretmiştir" diyen Giyik, cinayeti camia olarak lanetlediklerini vurguladı.
KADINLAR KARAYOLUNU TRAFİĞE KAPATTI
Çanakkale'de Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu beldesinde yaşayan kadınlar, Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Limandaki Atatürk Anıtı'nın önünde toplanan grup adına konuşan Sibel Yılmaz, kadınlara uygulanan şiddetten örnekler verip kadın haklarına saygı gösterilmesini istedi.
Konuşmanın ardından Küçükkuyulu kadınlar, ellerindeki pankartlar ve sloganlar eşliğinde yürüyüş yapıp, Çanakkale-İzmir karayolunu bir süreliğine trafiğe kapattı. Bu sırada kadınlara sürücülerden de destek geldi.
AĞIZLARA SİYAH BANT
Burdur CHP Kadın Kolları üyeleri, öğrenciler ve vatandaşlar üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan öğrenci ve vatandaşlar "Özgecan'ın hesabını kadınlar soracak", "Kadın yaşamdır yaşamı öldürmeyelim", "Katledilen kadınlar isyanımızdır" yazılı dövizler taşıyarak bir süre slogan attı. 
Bazı öğrenciler ağızlarını siyah bantla bantlayarak Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
KIRKLARELİ'NDE PROTESTO
Kırklareli'nde, sivil toplum örgütleri ve siyasi parti temsilcileri, Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Şevket Dingiloğlu Parkı'nda toplanan grup, Özgecan Aslan'ın fotoğrafları ve "Özgecan'ın çığlığını duydunuz mu", "Özgecan Aslan isyanımızdır", "Kadına şiddete dur de", yazılı pankartlarla Kültür Anıt Parkı'na yürüdü.
Gruptakiler, "Kadın, yaşam, özgürlük", "Kadına kalkan eller kırılsın", "Özgecan Aslan ölümsüzdür" şeklinde sloganlar attı.
Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun eşi Sibel Kesimoğlu, gruptakiler adına yaptığı açıklamada, Özgecan Aslan'ın vahşice katledildiğini söyledi.
Kadına gereken saygı ve sevginin gösterilmesi gerektiğini ifade eden Kesimoğlu, Özgecan Aslan'ı öldüren katillere en ağır cezanın verilmesini istediklerini kaydetti.
ARDAHAN'DA PROTESTO
Özgecan Aslan'ın öldürülmesi, Ardahan'da protesto edildi.
Ardahan Valiliği önünde toplanan avukatlar, sivil toplum örgütü temsilcileri ve kadınlar, Kaptanpaşa Mahallesi Milli Egemenlik Parkı'ndaki Atatürk anıtına kadar yürüdü. 
Çevredeki vatandaşlar ile sürücülerin de destek verdiği yürüyüşte, kadına yönelik şiddetin son bulmasını isteyen kalabalık çeşitli sloganlar attı.
Hatay'da siyah kıyafet giyen bir grup kadın, Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Köprü'de toplanan kadınlar slogan atarak, "Susmayacağız", "Kadınlar insan, biz insanoğlu" yazılı döviz açtı.
Defne Kent Konseyi Kadın Meclisi Yürütme Kurulu Başkanı Bedia Öztürk, grup adına yaptığı konuşmada, insanlık dışı olayı kınadıklarını kaydetti.
"SESSİZ DURUŞ"
Afyonkarahisar Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu üyeleri, Mersin'in Tarsus ilçesinde üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesini protesto etti.
Avukatlar, cübbeleri ile geldiği Afyonkarahisar Barosu toplantı salonunda, Özgecan Aslan ve öldürülen kadınlar için bir dakikalık "sessiz duruş" eylemi gerçekleştirdi.
Kayseri, Niğde, Malatya ve Kırıkkale baroları, Mersin'in Tarsus ilçesinde üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın hunharca öldürülmesine tepki gösterdi. [AA] 16 Şubat 2015 Pazartesi, 11:23:58Güncelleme: 15:48:32

10 Ocak 2015 Cumartesi

CEDAW 7. DÖNEMSEL ÜLKE RAPORU HAZIRLIK TOPLANTISI

CEDAW 7. ülke raporu toplantı tutanakları
Merhaba,
CEDAW 7. Dönemsel Ülke Raporu Hazırlık Toplantısında gün boyunca süren beş paralel çalıştaydan şiddet konulu çalıştaya katıldım ve STK raportörlüğünü Genç Hayat Vakfı'ndan Sezen Engiz ile ben birlikte üstlendik. Hazırladığımız rapor ektedir. Belirteyim ki 18 yaşın altında evliliğe izin veren düzenlemenin kaldırılması önerim benim ısrarlarımla ve yoğun tartışmaların ardından resmi rapordaki önerilere girdi. Başlıklar halinde yazılan önerilerin bize moderatör Pınar İlkkaracan ve resmi raportörler tarafından daha sonra iletilmesini umuyorum.
Yrd. Doç. Dr. Özge Yücel (KAHDEM)
Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
TOPLANTI TUTANAKLARI:
CEDAW 7. DÖNEMSEL ÜLKE RAPORU HAZIRLIK TOPLANTISI 
16.12.2013 – Bilkent Otel Konferans Merkezi
STK Raportörleri: Sezen Engiz (Genç Hayat Vakfı)
Yrd. Doç. Dr. Özge Yücel (KAHDEM)
Şiddet çalıştayı Pınar İlkkaracan moderatörlüğünde yapılmıştır. Çalıştaya STK’lar yanında Adalet Bakanlığı’ndan, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden, Çankaya Belediyesi’nden, üniversitelerden, RTÜK’ten, KSGM’den temsilciler katılmıştır. Öncelikle durum tespiti yapılması kararlaştırıldı, daha sonra ise alt başlıklar belirlenerek rapora eklenmesi önerilen hususlar kararlaştırıldı.
Özge Yücel (KAHDEM): Rapora genel olarak baktığımda yapılanların rapora yazıldığını, ancak yapılamayanların yazılmadığını gördüm. 18 yaş altındaki evliliklerin hâlâ yasal olduğuna dikkat çekmek istiyorum, bu evliliklere izin veren düzenlemenin kaldırılması bir hedef olarak belirlenmelidir. Ayrıca mahkeme kararlarında aldatmanın hâlâ kadın cinayetlerinde haksız tahrik indirimini sağlaması sözleşmeye aykırıdır.
ZEREN ÜNAL
Türk Kadınlar Konseyi
Ankara Şube Başkanı
Zeren Ünal 
(Ankara Türk Kadınlar Konseyi Başkanı): Üniversitelilerin evlenmesine ödül (maddi yardım) verilmesi bu toplantılarla çelişiyor diye düşünüyorum.
Ezgi Koman (Gündem Çocuk): Çocukların, gençlerin ağır işte çalıştırılmasının önünü açıyor yapılan yasal değişiklik. (Kadınlar ve gençlerin çalıştırılması olarak, yasal olarak yapılan eşitleyici bir düzenleme, aslında ağır işlerde çalışabilir olmanın yasallaşmasıyla, çocuk haklarına uygun olmayan ve çelişen bir düzenleme oluyor. Böylece iş cinayetlerinin yolunu açıyor.) Yatılı ilköğretim bölge okulları kız çocuklarının şiddete sıkça maruz kaldığı bir yer, bu olguya işaret edilmelidir.
Nükhet Erbaylar (HÜKSAM): 19 no.lu tavsiye kararı şiddet konusunda önerilerde bulunuyor. Ek protokol göz önüne alınarak bununla iligli yapılanların ayrıca belirtilmesi gerekir. Şiddet raporda bölük pörçük ele alınmış, oysaki ayrı bir başlık altında ele alınmalıydı. Cinsel taciz ve istismar ile ilgili bir şey yok raporda. Enseste dair bir şey yapılamadığı yazılmalı rapora. Kadın sağlığıyla ilgili ciddi sorunlar bulunuyor. Kondom dağıtımının durdurulduğu söylendi. Kadın sağlığı, aile ve çocuk sağlığı merkezleri artık işlevsel değil.
Münire Dağ (AKDAM): 2010’dan bu yana değişiklik yok. Haksız tahrik indirimi devam ediyor, çocuk gelinler artıyor. Kız-erkek ayrı eğitimden söz ediliyor, kürtaj yok gibi. Yani iyileştirme yok, artış var.
Gülriz Uygur (Ankara Ü. Ev İçi Şiddet Birimi): Şiddet toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı ve yeniden üretiliyor. Medyanın rolü var. Cinsiyet rolleri ve kalıplaşmış değer yargılarının giderek arttığı bir dönemde kürtaj hakkı konusunda yasal değişiklik yok ama yapılan açıklamalar karşısında hastane personeli tutum değiştirdi. Kızlı erkekli evler diyerek açıklamalar yapıldı, yasal değişiklik yok ama yapılan açıklamalar zaten muhafazakar yapısı olan toplumda gençler ve aileler üzerinde baskı oluşturdu. Şiddetin önlenmesi kanununa göre alınan tedbirler uygulanamıyor. Eğitimler yetersiz, aile hâkimlerine kanun maddesi değil bunların nasıl yorumlanacağı öğretilmeli. Polis nasıl tedbir kararı verileceğini bilmiyor, kendini yasada yetki tanındığı halde yetkisiz görüyor. Evden uzaklaştırma tedbiri durum bilinmeden verildiği zaman sorunlara yol açıyor. İşyerinin değiştirilmesi tedbiri de yine ezbere veriliyor. Karar veriliyor ama pratikte geri dönüş yok.
Canan Arın (Mor Çatı): Sözleşmeler uygulama amacı olmadan imzalanıyor, ben yaptım oldu deniyor. ŞÖNİM’ler bir felaket. Türkiye giderek dini temellere dayanan bir devlet oluyor. ŞÖNİM’lerde psikologlar yerine vaizeler bulunuyor. Türk Medeni Kanunu fiilen değiştiriliyor. Cuma hutbesinde sebepsiz boşanan kadınların cennete gitmeyeceği söylendi. “Sebep” kime göre doğru, kime göre yanlış… İstanbul Sözleşmesinin devletlere yüklediği yükümlülüklerden biri olarak kadınları koruma görevini yerine getiremediği için tazminat ödemesi gerekiyor, bu zamana dek kaç kadına tazminat ödenmiştir? Şiddetle ilgili özel mahkeme kurulması gerek, ihtisaslaşmış hâkimlere ihtiyaç var. Şiddetle ilgili şu kadar yargıcı, savcıyı, polisi eğittik deniyor. Önemli olan eğitmek değil, sürdürülebilir olması. Eğitim verildi denilebilir ama eğittik denemez. Raporlara afaki şeyler yazmanın manası yok. Raporda yapıldığı belirtilen seminerlerin nasıl bir yararı olmuştur? Hâkimlerden alınan görüşler nelerdir, kadınlara ne yararı olmuştur? Rapora somut şeyler yazılmalı diye düşünüyorum.
Neşe Hacısalihoğlu (Aile İçi Şiddete Son Kampanyası, Hürriyet ve Haklı Kadın Platformu): Vakanın baştan sona takibinde, devletin denetiminin olmadığını görüyoruz. Şiddet takip edilmiyor. Kurumlar arasında iletişimsizlik, kopukluk, yorum farkı var. Denetim yok, sistem yok. Yapılmış gibi görünen uygulamalar var, fakat içlerinin boş olduğu görülüyor. 2-3 kişiyle tek kapı sistemi yürütülemez. ŞÖNİM’lerin yönetmeliğinde travma görmüş insanlarla görüşme yapacak insanlar var. Travma görmüş kadınlarla görüşme yapacak elemanlar öğretmen ve aile tüketici bilimleri mezunları olarak öngörülmüş yönetmelikte. Fakat kim bu insanlar? Ne yaptıkları bilinmiyor.
Elçin Hanım: Kadın-erkek eşitliği konusunda bütüncül bir politik model izlemekten çok uzak olduğu anlaşılıyor bakanlığın rapordan. Bakanlığın algı problemi var. Devletin resmi diliyle yazılacak bu rapor. Gölge raporda daha iyi ifade edileceğini düşünüyorum. Onca önleme rağmen ceza indirimi nedeniyle amacına ulaşamıyor. Trans cinayeti ve LGBTT’ye yönelik nefret cinayetleri de yansımalı rapora.
Süheyla Öksüz (RTÜK): 2011’de RTÜK yasasına toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin yeni düzenlemeler getirildi. Fakat yayından sonra müdahale yetkimiz olduğundan yayından sonra mahkeme kararı bir şey ifade etmiyor. Kadının mutfağa girmesi gerek, kadın bakış açısıyla yayın yapılmalı. Eşit işe eşit ücret alamıyor kadın gazeteciler. Yönetim kadrosunda kadının adı yok. Kadın gazeteciler bir yere gelebilmek için çok daha yoğun mücadele veriyorlar. Şiddetin medyada önlenmesi için kadının bakış açısıyla hebercilik olamlı; bu konuda bir madde konmalı rapora. Cinayet haberi yapılıyor, 10 gün sonra cinayeti işleyen kişinin tahliyesini görüyoruz.
Münire Dağ (AKDAM): ŞÖNİM içeriklerinin yeterli olmaması.
Nazan Eroğlu (Mor Çatı): ŞÖNİM’lerin eleştirileri kabul etmeyen bir yönü var. Alanda çalışanlara sormadan kurdular ŞÖNİM’leri, sosyal politikada yerleşmiş olan sosyal hizmet birimlerini lağvettiler. Çok sıkıntılı bir kurum ve yapılaşma olduğu görülüyor ŞÖNİM’lerin. Kadın örgütleri misafir gibi görülüyor toplantılarda. Dinlemek ve duymak istemiyorlar aktardığımız deneyimleri. Raporumuz var ŞÖNİM’lerle ilgili. Alanda çalışmamış kişiler istihdam ediliyor. Taşeron sistemle ve ihaleyle çalıştırma söz konusu, dehşet verici bir şey… Kadın konukevi lafı da sıkıntılı, sığınaktır onun adı, sığınma evi de değil.
Zeynep Göknil Şanal (KSGM): ŞÖNİM’leri yumurtlamadık, STK’larla birlikte tasarladık. 300.000 kişi kadro istedik, sadece 350 kişi verildi. Taşeron sistemi, üzgünüm, devlet böyle işliyor. Pilot uygulama bu, kervanı yolda düzüyoruz. Uygulamadaki aksaklıklardan öğrenerek düzelteceğiz. Karşılıklı saygı olmalı ve birlikte çalışılması gerekiyor.
Pınar İlkkaracan: Yasa yapımında, sığınaklarda çalıştım, il kadın merkezlerinin adliye içinde olması çok sakıncalı. Biz Berlin modelini oluşturduk, bu modeli anlattığımızda bunu Türkleştirme çabası oldu. Bu uluslararası bir modeldir. Adliyenin içinde olmasını bırakın, adı bile yazılmamalıdır. Şiddet konusunda başvuru yapan kadınlar öldürülüyor çünkü. ŞÖNİM’lerde Yerel koordinasyonun sağlanması gerekiyor. o ildeki tüm kurumların en az 1-2 yıl birlikte çalışması ve o yere özgü model ortaya çıkarması gerekirdi, tepeden inme oldu. Yerel kurul oluşturulabilseydi denetimi de o kurul yapacaktı. Çünkü yereldeki insanlar asıl sorunu biliyor.
Nilgün Hekimbaşı (Engelli Kadınlar Derneği): Engelli kadınlara yönelik ayrımcılık yapılmış. Engelli kadınlar davet edilmemiş, tamamen hikaye anlatılmış. Yapılan, gerçekleştirilen bazı olumlu işler engelli erişimine uygun değil, bu konuda politika yok.
Nazan Eroğlu (Mor Çatı): ŞÖNİM konusunun hassasiyeti, alınganlık ve savunma... ŞÖNİM'lerin bu zihniyet ve yaklaşımla çalışmasına karşıyız. Engelli kadınlar için de ulaşılabilir değil. Engelli kadınlarla çalışıyoruz biz, sığınağa alıyoruz. 12 yaş ve üstü erkek çocuğu olan kadını sığınağa almıyor, ev tahsisi de yapılmıyor. Bu kabul edilemez. Bununla ilgili yapılandırma yok.
Sezen Engiz (Genç Hayat): Raporda toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle bağlantı bir şiddet algısının kurulmadığı görülüyor. Gençlerle çalışılması gerekiyor ve hatta erkek çocuklarla çalışılmalı. Bir projemizden örnek vermek istiyorum, Nevşehir ve Konya’da kız yurtlarında kalan gençlerle çalıştık ve onlar kendileri dedi bize, sadece bizlerle çalışmanız yetmez; erkeklerle de çalışın. Rapor sürekli şiddetin fiziksel haline işaret ediyor, sözlü, sanat şiddet ve mobbing yok sayılıyor. Şiddet alt başlıklara ayrılmalı. Çünü sözel şiddetin bir sonraki aşaması da fiziksel şiddet. Bunu gözden kaçırmamalıyız.
Ezgi Koman (Gündem Çocuk): 183’e ihbarda bulununca ayrıntılı kimlik bilgilerinin istenmesi ihbarı zorlaştırıyor. Komşu ihbar edemiyor bu yüzden örneğin. Çocuğa yönelik cinsel şiddete ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi 2012’de Türkiye tarafından onaylandı. 5 çocuktan birinin cinsel tacize maruz kalması söz konusu. Bazı sözleşmeler hâlâ onaylanmadı. Tutuklu kadınların durumu rapora yansımamış. Oradaki şiddete de değinilmeli.
Münire Dağ (AKDAM): Merkezden çok uzakta ŞÖNİM’ler. ŞÖNİM’lere gitmek, karakola gitmekten daha zor.
Canan Arın (Mor Çatı): Kadına yönelik olarak erkek, bir şiddettir. En vahim olaylardan biri, hükümet adına polisin uyguladığı vahşettir. Gezi olaylarında polis kadınlara ciddi bir şiddet uygulamıştır. Genel olarak polisin eğitilmesi gerekiyor. İnsna öldürme ve tecavüzün durdurulması gerekiyor.
Nükhet Erbaylar (HÜKSAM): Üreme ve cinsellik ayrı ayrı ele alınmalı. Üremeye ilişkin sağlık hizmeti almaya yönelik baskı söz konusu, üreme baskısı var. Sezaryen konusunda kısıtlayıcı hükümler getirildi, doğurmaya ikna etme çabası söz konusu, en az üç çocuk baskısı yapılıyor. Kadının bedeni üzerinde üreme endeksli bir baskı var. Doğum sonrasında anne babaya takas edilemez biçimde eşit izin verilmesi gerek. Eşit anne babalık için gerekli bu. 19 no.lu tavsiye kararına göre kürtajın yasal olduğu ülkelerde yasal olmayan yöntemlere başvurulmasını devletler engellemelidir.
Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı: Sosyal çalışma görevlilerine eğitim vermeye devam ediyoruz, eğitim şeklinde değil, konferanslar şeklinde. Hakimler, savcılara yönelik olarak; akademisyen ve stk’lardan oluşan ekiplerce eğitimler düzenleniyor ve sonunda da raporlama yapılıyor. Katipler için sürekli eğitim veriliyor farkındalığı artırmak için. KSGM’ye işbirliği teklif ettik. 778 zabıt katibine eğitim verildi bugüne kadar. Kurumlar arası işbirliğine yönelik eğitimler veriliyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü Aile İçi Şiddetle Mücadele Şube Müdürlüğü: Burada sadece CEDAW’ı mı yoksa her konuyu mu tartışacağız? Gezi üzerinden neden gündem yapılıyor? Yargıya taşınan konuları burada değerlendirmemek gerekiyor.
Pınar İlkkaracan: Devlet ve kamu görevlilerinin şiddeti, CEDAW’da ve tavsiye kararlarında olduğu halde raporda yok.
Sevanur Dilberoğlu (Bilka – Kadın Araştırma Merkezi): Psikolojik destek ve istihdam çok az, geçici yardımdan sonra kadınların sömürüldüğü, başıboş bir durumda etkilere açık kaldığı görülüyor. Ailelere zorunlu seminerler verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Münire Dağ (AKDAM): Sosyal hizmet merkezleri neden kapandı?
Neşe Hacısalihoğlu (Hürriyet ve Haklı Kadın Platformu): Kadını yönlendiren bir yer yok. Psikolojik destek çok az. Şuan ŞÖNİM’ler var ama aslında yok. Her yerden baskı görüyorlar, yukarıdan “yap” baskısı; STK’lardan “yapamıyorsunuz” baskısı. Pilot çalışmaysa neden 14 ilde yapılıyor? Tek ilde tüm kadroyla tüm olanaklar kullanılarak örnek model çıkarılmalıydı. Uygulamada ev tahsisi vs. yapılmıyor. Fiziki yapının değişmesi gerekiyor. Aksi takdirde karşılıklı savunma ortaya çıkıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı birimlerinde anlaşılamayan bir gizlilik ve sıkıntı var. ASPB’de saklanan bilgilerden dolayı rahatsızlık duyuluyor, bilginin saklanması kadınlar için önemli bir sorun.
Hande Hanım (TBMM Dilekçe Komisyonu): Raporda, resmi evlilikler var. İmam nikahlı evlilikler de dahil edilmeli çocuk evliliklerine. TÜİK’in verileri bu konuda yetersiz olabilir.
Ezgi Koman (Gündem Çocuk): Akıl hastaneleri, çocuk cezaevlerinde yaşanan şiddet de rapora yansımalı.
Nazan Eroğlu (Mor Çatı): Ruh sağlığı bozuk kadınlara destek olacak hiçbir yer yok. Manisa ve Tuzla’da beşer kişilik açılan iki yerle irtibat kuruyoruz. Sokakta yaşamaya mahkum oluyorlar bu kadınlar. Sığınağa da alamıyoruz yüksek tanılı olanları.
Hakim Servet Kaya (Kanunlar Genel Müd.): 6. Dönemde Komite toplantısına daha önce Adalet Bakanlığı temsilcisi olarak katıldım. STK’ların arşivi bizden hem daha duyarlı hem daha geniş. Bundan yararlanmalıyız. STK’ların önerilerini önemsiyoruz. Birlikte neler yapabiliriz?
Gülriz Uygur (Ankara Üniversitesi Ev İçi Şiddet Birimi): İhmal edilen noktalar olarak, Hukukçuların şiddetle mücadelesi konusunda eğitilmesi gerek, fakültelerde ders olmalıdır. Ancak üç sene sonra dönüşüm mümkün oluyor. Eğitim eksikliği var. Eğitim içeriklerini KSGM’ye, YÖK’e yolladık, fakat cevap alamadık. Ceza hukukçuları, aile hukukçuları verdiği derslerde toplumsal cinsiyetçi şeyler anlatıyor. Hukuk fakültelerine eğitim şart.
Münire Dağ (AKDAM): ŞÖNİM’lerde çocuklara hiç hizmet verilmiyor. Bu çocuklar büyüyünce şiddet uygulamaz mı?
Elçin Hanım: Mülteci kadınların sağlık hizmetlerine erişimi de yansımalı rapora.
Pınar İlkkaracan: Boğaziçi Üniversitesi’nde toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili ders açılması için 3 yıl rektörün kabulünü bekledik. Şimdi çok raabet görüyor. Sadece hukukta değil, tıp fakültelerinde ve psikoloji bölümlerinde de gerekli bu ders.
Süheyla Öksüz (RTÜK): İletişim fakültelerinde daha da önemli.
Nükhet Erbaylar (HÜKSAM): Bu konuda organize yaklaşım yok, kişisel çabalar var. Hacettepe’de bu konularda biz de yeni dersler açtık, ancak bu dersleri verebilecek kişi az.
Zeynep Göknil Şanal (KSGM): Eğitim fakültelerinde zorunlu ders olan topluma hizmet dersinin diğer fakültelere yaygınlaştırılması ya da toplumsal cinsiyet eşitliği dersinin tüm fakültelerde zorunlu ders haline getirilmesi YÖK’e önerildi. Bu ASPB ile YÖK’ün ortak çalışması.
Sevanur Dilberoğlu (Bilka): Anneyi koruma olarak, Anne sütü bankası projesi hazırladık. Bu bankalar kapanmaya başladı. Anne, anne sütü ile ilgili CEDAW’dan ilgili bir çalışma bekliyoruz.
Pınar İlkkaracan: Gölge rapor CEDAW’a gidiyor. Şuan yaptığımız taslak çalışmasının rapora nasıl girip girmediğine dair bilgilendirme... Üst başlıkları belirleyelim. Toparlayalım raporu bu başlıklar altında.
Canan Arın (Mor Çatı): Bakanlığın “kadın örgütleriyle yazdık bu raporu” demesinin ön çalışmasıdır bu toplantı.
Öğle arasından sonra yeniden toplanıldı ve 17.30’a dek süren çalıştayda öneriler sıralandı başlıklar halinde.
Özellikle erken evlilikler konusunda ciddi bir tartışma yaşandı. Yazılan öneriler resmi raportörler tarafından bilgisayar ortamında toplu hale getirilmiştir.